31 Aralık 2012 Pazartesi

MUTLU VE UMUTLU YILLAR...



KAR GİBİ BEMBEYAZ, UMUT DOLU, DURU, TEMİZ, MUTLU BİR YIL DİLERİM ......

28 Aralık 2012 Cuma

PORTAKALLI ZEYTİNYAĞLI KEREVİZ




Sebzelere özellikle kerevize oldum olası hep bayılmışımdır. Pişerken kendine has kokusu olduğu için eve girmeden apartmana yayılan kokudan annemin kereviz pişirdiğini anlar ve okuldan eve geldiğimde benim için harika bir doping olurdu. Eşime sevdiremedim maalesef keza oğlumda yemiyor ama belki ileride damak tadı değişir ve ben ona yedirebilmenin farklı yollarını keşfederim.Çünkü kaçırılmaması gereken A,B,C vitaminleri, potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Ayrıca Hipokrat'ında binlerce yıl önce kereviz üzerine söylediği şu sözü de ciddiye almakta fayda var: " Altüst olmuş sinirleriniz için kereviz besininiz ve ilacınız olsun" demiş. Bu söz üzerine zeytinyağlısı, dolması, salatası ve çorbası yapılan, haşlanmış sebze olarak bile tüketilen bu leziz ve faydalı sebzenin ben bugün portakallı , zeytinyağlı tarifini sizlerle paylaşacağım. Portakalla nasıl olur diyorsanız ben yaptım oldu :)  çok yakıştı. Afiyet olsun şimdiden... 






PORTAKALLI  ZEYTİNYAĞLI KEREVİZ
Malzemeler:
  • 1 kg kereviz
  • 1 limon suyu
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 2 adet orta boy patates
  • 1 adet büyük boy havuç
  • 1 çay bardağı zeytinyağı
  • 1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu 
  • 3 su bardağı su
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 yemek kaşığı toz şeker
  • 2 tatlı kaşığı un

Yapılışı:
  1. Kerevizleri soyup elma dilimi kalınlığında kesin, kararmamaları için limonlu suda bekletin.
  2. Patatesi soyup aynı şekilde dilimleyin.
  3. Havucu soyun yuvarlak, yuvarlak doğrayın.
  4. Kuru soğanı piyazlık yani yarım ay şeklinde doğrayın.
  5. Zeytinyağını tencereye koyup üzerine sırayla soğanları, kerevizleri, patatesleri, havuçları dilediğiniz şekilde sıralayın.
  6. Ayrı bir kapta suyu, portakal suyunu, tuzu, toz şekerini çırpma teliyle karıştırın.Bu sosu sebzelerin üzerine gezdirin. Üzerini bir tabakla kapatın.
  7. Orta ateşte kaynatın, kaynadıktan sonra ateşi kısın ve yaklaşık 25 dakika pişirin.
  8. Yemeğimiz soğuduktan sonra üzerini maydanozla veya kereviz saplarının yeşil kısımlarını doğrayarak üzerine serpip süsleyebilirsiniz.  


BON APPETİT...


PEYNİRLİ ÜÇGEN MİLFÖYLER








Bu milföyler başka efendim, şipşak hazırlanıyor 15 dakikada pişiyor, ama benimkilerin lezzeti başka bir yerden geliyor. Yapılış aşamasından fırına verilene kadar canım oğlum Ergin'imin katkıları var, sabırla annesini seyretti ve ödül olarak kendilerine en son görevi verdim. O minicik tombiş elleriyle böreklerin üzerine yumurta sarılarını sürdü , öyle bir itina ile yaptıki bu işi görmeliydiniz :) ve çörek otu ile susamları serpiştirdi, inanın her zamankinden çok daha lezzetliydi :)) Daha öncede söylemiştim mutfakta bana yardımcı olmayı istediği zamanlar hayır demiyorum ortalığı batırsada ancak bu şekilde bir şeyler öğrenebilir değil mi? İleride de hayır duası alırım, herşeyi hazır beklemez sevdiğine mutfakta, evde her zaman her işte yardımcı olur :)) Eskidenmiş yemek, ev işi v.s. sadece kadınlara ait diye şimdi kadınlar geçimin neredeyse yarısını belkide daha fazlasını karşılayacak şekilde çalışıyorlar e beylerde evde bir işin ucundan tutmuş çokmu !!! Dimi ama :))


Nasıl yaptığımızı da kısaca aktarayım. 8 adet kare milföy çözündükten sonra içerisine beyaz peynir ve maydanozdan hazırladdığım harcı koyarak üçgen şekilde kapattım. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine koydum ve canım Ergin'im itinayla üzerine yumurta sarısı sürüp, çörekotu ve susamları da serpiştirdikten sonra 180 derece fırında yaklaşık 15-20 dakika pişirdik ve afiyetle yedik :)) Sizlere de afiyet olsun efendim :))


BON APPETİT...


26 Aralık 2012 Çarşamba

Ekonomiye Kadın Gücü

ekonomiyekadiningucu


  Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

KURU FASULYE



Şu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak , sıcacık, aynı zamanda besleyici miss gibi kuru fasulye pişirdim. 
Etlisi, kıymalısı, sucuklusu, pastırmalısı v.s. birçok çeşitte pişiriliyor ama ben her zaman sebzelerde olsun , kurubaklagillerde daima sade ve zeytinyağlı olmalarını tercih ederim, eti de kıymayı da kendi başlarına yemek halinde yapılmalarını tercih ederim. Ama yapılıp önüme konulmuşsa da yerim tabi ki ama yapmayı tercih etmem o nedenle sizlere sade gelebilecek bir kuru fasulye tarifi vereceğim. Yanına pilav, cacık, ayran,yoğurt gibi eşlikçiler ilave edebilirsiniz ben bugün yeşil salatayı tercih ettim. Afiyet olsun.... 






KURU FASULYE

Malzemeler:
  • 2 su bardağı kuru fasulye
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 adet sivri yeşil biber
  • 2-3 adet sarmısak
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı tereyağ
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağı
Yapılışı:
  1. Akşamdan suya konulmuş kuru fasulyeleri 10 dakika kadar haşlayın.
  2. Tencereye zeytinyağı ve tereyağını koyup eritin.
  3. Küçük yemeklik doğranmış kuru soğanı, sarmısakları ve biberi yağa ilave edin.1-2 dakika kavurun.
  4. Salçaları ilave edin. Ben daha önceden bir çay bardağı kadar suyun içinde salçaları sulandırıyorum , pişirirken topak topak olmasını önlüyor. 
  5. En son haşlanmış kuru fasulyeleri ekleyerek, tuzunu da ilave ettikten sonra bir kez karıştırıp, üzerine çıkacak kadar sıcak su ilave edip pişmeye bırakın.Düdüklü tencerede kaynadıktan sonra yaklaşık 20 - 30 dakika pişirmek yeterli oldu. Normal tencerede bu süre daha uzuyor. Kontrol edip piştikten sonra ocağın altını kapatın. Suyunu çektikçe isteğe bağlı sıcak su ilave edebilirsiniz pişme esnasında.Ben çok sulu sevmediğim için suyunu biraz çektirdim.


BON APPETİT...






















21 Aralık 2012 Cuma

HAYDİ KARTOPU OYNAMAYA



Günaydııııııııın, bu sabaha bembeyaz kalktık :)) Her yerde kar var, huzur var , ben de sabah işe gelirken dayanamadım bol bol fotoğraf çektim birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istedim, evdekiler haydi dışarı kartopu oynamaya benim içinde oynayın :))







Geceden yapılmış kardan adamımız, birkaç eksiği var ama yine de çok güzel değil mi?











16 Aralık 2012 Pazar

BEYAZ ÇİKOLATA SOSLU KEK







Merhabalar az önce yaptığım misss gibi keki sıcağı sıcağına  sizlerin çay saatinize gönderiyorum, saat tam 17.00 :)          Afiyet olsun...






Malzemeler:
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 2 adet yumurta
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 1/2 su bardağı süt
  • 2,5 - 3 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • Ceviz içi, kuru üzüm, hindistan cevizi
  • 5 - 6 damla acıbadem aroması
Beyaz Çikolata Sosu:
  • 200 gram beyaz ganaj çikolata
  • 1/2 su bardağı ılık su
  • 1 çay bardağı pudra şekeri
  • Damla çikolata ( üzerini süslemek için )
Yapılışı:
  1. Toz şeker ve yumurtalar beyaz bir renk alana kadar mikserle iyice çırpılır.
  2. Sıvıyağ ve süt ilave edilir tekrar çırpılır.
  3. Elenmiş un, kabartma tozu, vanilya beraber eklenir ve tekrar çırpılır.
  4. En son miktarı isteğe kalmış dövülmüş ceviz içi, hindistan cevizi, kuru üzüm ve 5 damla acıbadem aroması konularak kaşıkla karıştırılır.
  5. Yağlanmış kek kalıbına dökülür, 160 derecede hafif ısıtılmış fırında pişirilir. 
  6. Çikolata sosu için benmari usulü beyaz ganaj çikolata eritilir. İçerisine pudra şekeri konulur çırpıcıyla karıştırılır. İçerisine ılık su eklenir tekrar çırpılır. Kıvamı çok koyu olursa azar azar ılık su eklenerek kıvamı biraz açılabilir.
  7. Servis tabağına alınmış soğuyan kekin üzerine her yerini kaplayacak şekilde dökülür ve dinlendirilir. İsteğe göre üzerine damla çikolata konabilir.



BON APPETİT...



12 Aralık 2012 Çarşamba

AŞURE







Merhabalar, 
Biraz geç oldu belki ama tüm blog arkadaşlarım aşurelerini vakitlice yapıp, bizlerle, dostlarıyla paylaştılar. Peki neden geç kaldım :)) canım annemden vakit bulamadım ki, o yaptı biz yedik derken e çalışan insan olunca annecim hemen yanıbaşımda oturunca iş başa her zaman düşmeyince böyle geç kalıyoruz. Ama bu sefer dedimki en baştan servis tabaklarına sunuma kadar herşeyini ben yapacağım , annemden yardım almadan :)) tek başıma yapıverdim, kıvamı, lezzetini beğendim, daha henüz bittiği için iki kişiye tattırabildim annem ve ciciannemde çok beğendiler ben de gönül rahatlığıyla sizlere tarifi aktarıyorum. Miktarlar ve yapım -ufak tefek değişiklikler yaptım-  sevgili Sahrap Soysal'ın geçenlerde Hürriyet Gazetesi kelebek ekindeki köşesinde gördüm o tarifi baz alarak yaptım, tam istediğim kıvamı ve lezzeti yakaladığım için de sizlerle hemen paylaşıyorum. Afiyetler olsun, bereketli olsun inşallah....

AŞURE


Malzemeler:
  • 2 su bardağı aşurelik buğday
  • 1/2 su bardağı kuru fasulye
  • 1/2 su bardağı nohut
  • 3 su bardağı toz şeker
  • 1/2 su bardağı çekirdeksiz kuru üzüm
  • 8 - 10 adet kuru kayısı
  • 8 - 10 adet kuru incir
  • 2 su bardağı ılık süt
Üzeri için :
  • Ceviz içi
  • Siyah dolmalık kuş üzümü
  • Nar taneleri

Yapılışı:

  1. Aşurelik buğday, kuru fasulye ve nohudu iyice yıkadıktan sonra ayrı tencerelere koyup üzerlerine çıkacak kadar soğuk su koyup haşlanmaya bırakın.
  2. Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra tencerelerin altını kapatın. Kapakları kapalı vaziyette sabaha kadar bekletin. 
  3. Ertesi gün buğday, fasulye ve nohudu yıkayıp süzdükten sonra hepsini büyük bir tencereye aktarın.
  4. Üzerine 12 su bardağı sıcak su ve ılık sütü ekleyip orta ısılı ateşte, arada sırada karıştırarak kaynatın.
  5. Kaynamaya başlayınca yıkanmış üzümleri, küp kesilmiş kuru kayısıları ve küçük kesilmiş kuru incirleri ekleyebilirsiniz. ( Aşureye koyu renk vermesin ve acılığı gitsin diye kuru incirleri doğradıktan sonra az bir suyla bir-iki taşım kaynattım rengi çıktıktan sonra suyunu süzdüm bu şekilde aşureye ilave ettim. ) 
  6. Kaynadıktan 15 dakika sonra toz şekeri ilave edin.
  7. Arada sırada karıştırarak tüm malzemeler yumuşayana dek pişirin.
  8. Aşurenin kıvamı, koyu kıvamlı çorba gibi olmalıdır. Bu nedenle sık sık karıştırılmalı, diğer yandan da ihtiyaç halinde azar azar sıcak su eklemelisiniz.
  9. Piştikten sonra aşureyi kaselere paylaştırın. Ve üzerlerini ben nar taneleri, kırılmış ceviz ve 5 dakika kadar soğuk suda bekleyip yumuşattığım ve iyice yıkayıp süzdürdüğüm dolmalık kuş üzümleri ile yaptım. Bu aşama sizin damak zevkinize ve hayal gücünüze kalmış. Tarçın ve hindistan cevizi, fındık, gül suyuda ekleyebilirsiniz.
  10. Soğuduktan sonra afiyetle yemeye hazırdır. 






BON APPETİT...



AŞURANIN ANLAMI

“Şehrullahi’l-Muharrem” olarak meşhur olan, yani “Allah’ın ayı Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.
Allah’ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah’ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.
Âşura Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.
Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan “On geceye yemin olsun” ifâdelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.
Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem’in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.
Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.
Bugüne “Âşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
Hz. Âişe’nın belirttiğine göre, Kabe’nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.
İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
“Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
“Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” ‘Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. “İsteyen tutar, isteyen terk edebilir” buyurdu. Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.”
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, “Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir” demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü’minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: “Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.” Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.


* Yazı internetten alınmıştır.

11 Aralık 2012 Salı

YERLİ MALI HAFTASI 12 - 18 ARALIK ve TARÇINLI KURABİYELER






İnsanların parasını, malını, zamanını gerektiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Hiçbir zaman  bu cimrilikle karıştırılmamalı tabii !

Tutumlu insan eşyasını temiz, titiz, düzenli  kullanır. Zamanını iyi şeyler için harcar. Kendi ve çevresinin mutluluğu için güzel şeyler yapar. Sadece kendimiz için değil, çevremizdeki insanlar ve en önemlisi ülke ekonomimiz içinde çaba göstermiş oluruz. Örneğin; elektrik ve su tasarrufu yapmalıyız. Evimizde her yer akşamları ışıl ışıl olmamalı, mutlaka salonda oturuyorsak mutfağın ışığı birazdan gidicem zaten diye açık bırakılmamalı, ne demiş atalarımız damlaya damlaya göl olur. Gelecek nesilleri de düşünüp elimizdekileri har vurup harman savurmamalıyız.

Küçüklüğünüzü hatırlayın 12 - 18 Aralık haftası kutlardık. Bu tarihlerde kimse hazır birşey almaz, okula getirmez , evden annelerimizin yapmış olduğu yiyecekleri getirir hep beraber paylaşır ve yerdik. Sloganımız ise "Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı"  olurdu. 




 Yurdumuz cumhuriyet döneminde yeni savaştan çıkmış bir ülke idi. Yurdumuzun her köşesi çok büyük zararlar görmüştü. Ellerinde bir şeyleri kalmayan halk yoksulluk içerisinde kıvranıyordu. Atatürk bu duruma çok üzülüyor ve bu durumdaki halka bir şeyler vermek istiyordu.


Atatürk 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini topladı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı.

12 Aralığı kapsayan hafta “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanmaktadır. Cumhuriyet döneminde temelleri atılan kendi kendine yeter bir toplum olmadaki ilk adım bugün de devam etmektedir.



Canım oğlum Ergin'imin gittiği anaokulundada bu hafta ziyadesiyle kutlanıyor, biz velilerinde seve seve katkılarıyla. Ben de tüm miniklerin hoşuna gideceğini düşündüğüm tarçınlı kurabiyelerimden yaptım, hepsine afiyet olsun, hem bereketli oluyor hem de çok leziz, afiyet olsun.

Kurabiyelerimiz pişti, aşağıda görüldüğü üzere paketlendi, birazdan oğlum Ergin'i okulundan almak üzere yola çıkacağım, küçük midelerle buluşacak kıtır kurabiyeler...



TARÇINLI KURABİYELER





Malzemeler:
  • 150 gr. pudra şekeri
  • 1 paket hamurişi margarin
  • 1 adet yumurta
  • 450-500 gr un
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 1/2 tatlı kaşığı toz zencefil
  • 1 paket vanilya
Yapılışı:

  1. Elde veya robotta öncelikle elenmiş pudra şekerini ve oda sıcaklığındaki margarini yoğurun. Yumurtayı ilave edin tekrar yoğurun. Malzemeler birbiri ile iyice karışmış olacak.
  2. Bir kaba unu, tarçını, toz zencefili ve vanilyayı beraber eleyip hazırlayın.
  3. Yavaş yavaş margarinli karışıma yedirin. Yumuşak bir hamur elde edince streç filme sarın ve buzdolabında en az 1 saat hamuru dinlendirin.
  4. Hamuru tezgaha alın ve merdaneyle 1 /2 cm kalınlıkta açın. Dilediğiniz kalıplarla kesin ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirin.
  5. 160 derecede önceden hafif ısıtılmış fırında rengi hafif sararana dek pişirin. Takriben 15-20 dakika. Çok pişirirseniz yanabilir.
  6. Misss gibi tarçın koksun eviniz ve siz çayınız ve kahvenizle keyifli bir şekilde kurabiyelerinizden yiyin efendim. Afiyet olsun :) 





BON APPETİT...


2 Aralık 2012 Pazar

unnado.com'dan Başkasını Yemezler!

Bilen bilir, gören görür; unnado.com ile alışverişe çıkan hep en uygun fiyatlısını bulur! Yalnız şimdiden uyarayım, bu alışveriş kulübünde dolaşırken kendinizi  kaybedebilirsiniz. Kendiniz ve çocuğunuz için alışveriş yapmaya doyamayacağınız unnado.com, ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!


Bu leziz videonun sahibi unnado.com; bakmaya doyamayacağınız, gezerken içinizin gideceği, ailelere özel bir alışveriş kulübü... Birbirinden sevimli ürünleri ve özel kampanyalarıyla unnado.com ’da tadından yenmez bir alışverişe çıkmaya hazır olun! Çocuğunuzun ihtiyaçlarını a’dan z’ye düşünen bu kulüpte alışveriş yapmanın tadı damağınızda kalıyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Special design for Sonbahar Tatlar / Blog Tasarımı